Kitabın Orijinal Adı : The Originals #1 - The Rise
Yazarı : Julie Plec
Çevirmeni : Ebru Sürmeli
Yayınevi : GO! Kitap
Sayfa Sayısı : 304

"AİLE GÜÇTÜR."

Herkese merhaba! Yepyeni bir yorumla karşınızdayım. :)
The Originals dizisini severek takip ediyorum ve kitaplarının çevrilmesini çok istiyordum. Beklediğim bu güzel haberi Go Kitap verdi ve çok geçmeden raflardaki yerini aldı.Çıkar çıkmaz almayı düşünüyordum, çıkışı fuar dönemine denk gelmişti ve yayınevi fuara özel poster,ayraç,çanta vs. yaptırdığını duyurunca fuarı beklemeye koyuldum. Lakin fuar da vize dönemime denk geldiği için gidemedim ne yazık ki. O güzellikleri kaçırdım diye üzülüp ağlanırken Go Kitap yine harika bir haber verip internet sitesinden sipariş verilen kitapların yanında hediye edeceğini duyurdu. Tabi ki bu fırsatı kaçıramazdım. Hemen sipariş verdim ve okudum. Şimdi sıra yorumda. :)

Kitabın Orijinal Adı : Tears of Tess
Yazarı : Pepper Winters
Çevirmeni : Arzu Sarı
Yayınevi  : Arkadya Bitter
Sayfa Sayısı : 496

"Sen benim olmayabilirsin ama ben giderek daha çok senin oluyorum."

Herkese merhaba! Uzuun bir aradan sonra yeni bir yorumla geri döndüm. Bu konu da çok dertliyim fakat bundan bahsedip sizi bunaltmayacağım tabi ki. :) 

Her şeyden önce belirtmek isterim ki kitap cinsellik, kaçırılma, şiddet ve tecavüz içeriyor. Bu tarz kitapları sevmiyorsanız okumamanız da fayda var. 

Tess, ailesi tarafından istenmediği için tüm hayatını sevgilisine  adamış fakat kendi arzuları ve sevgilisini memnun etme isteği arasında sıkışıp kalmış biridir. Aynı zamanda üniversite öğrencisi olan Tess'in hayatı adeta okulu ve sevgilisi Brax'ten ibarettir. Brax'in yıldönümlerini kutlamak için hazırladığı Meksika tatili sürprizini öğrendiğinde bu monotonluktan kurtulacağı için umutlanmıştır. Ne yazık ki işler hiç umduğu gibi gitmez. Tatillerinin ilk gününde kaçırılır.

Kitabın Adı : Beni Özle Olur Mu?
Yazarı : Berrin Karapınar
Yayınevi : Müptela Yayınları
Sayfa Sayısı : 207

Herkese merhaba! Uzuun bir aradan sonra yeni bir kitap yorumuyla karşınızdayım. Daha önce de bahsettiğim gibi okulum çok yoğun ve bu sebepten kitap okuma vaktim kısıtlı oluyor. Karanlığın Külleri'nden sonra Uyumsuz Serisinin ikinci kitabı Kuralsız'ı okudum ama onun yorumunu girmeyeceğim, belki tüm seriyi okuduktan sonra toplu bir yorum girerim. Kuralsız'dan sonra Beni Özle Olur Mu? kitabını 1 gün gibi kısa bir sürede bitirdim ve onu yorumlayacağım. Neyse lafı fazla uzatmadan kitabın konusuyla yorumuma başlıyorum. :)

Kitabın Adı : Karanlığın Külleri
Yazar : İlknur Birdal
Yayınevi : Postiga Yayınları
Sayfa Sayısı : 424

"Unuttum dersin yine hatırlarsın. Böyledir sevda; sevmedim dersin kalbin, sevdim dersin gözlerin ihanet eder."

Merhaba, yeni bir kitap yorumuyla karşınızdayım. :)
Bu aralar okul dolayısıyla fazla kitap okuyamıyorum ve bu durum beni çok üzüyor. Bu güzelim kitabı bir oturuşta bitirebilecekken neredeyse bir haftaya yayıldı. Neyse şikayetlerimi kendime saklayıp yorumuma başlasam iyi olacak sanırım. :)


Kitabın Orijinal Adı : Bird Box
Yazar : Josh Malerman
Çevirmen : Aslı Dağlı
Yayınevi : İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı : 336

"Dışarıda bir şey var... 
Görülmemesi gereken korkunç bir şey... Ona atılan bir bakış  kişiyi deliliğe sürüklüyor. Ne olduğunu ve nereden geldiğini kimse bilmiyor."

Herkese merhabalar!
Yeni bir kitap yorumuyla karşınızdayım. İthaki Yayınları'ndan çıkan Kafes kitabını duymayan kalmamıştır sanırım. :) 
Ben de kitap hakkında o kadar çok yorum duydum ki okul-ders yoğunluğuma rağmen araya sıkıştırıp okudum. Değerlendirmeme geçmeden önce tanıtım yazısını paylaşmak istiyorum. Konusunu kendim anlatmayı deneyince acayip şekilde spoiler verdiğim için çözümü bu yolda buldum. :)




Kitabın Orjinal Adı : Ember Island 
Yazar: Kimberley Freeman
Çevirmen : Duygu Parsadan
Yayınevi : Arkadya Yayınları
Sayfa Saysı : 478

"Göz ardı ettiğiniz gerçekler er ya da geç çıkar karşınıza tamamlanmak için.Yüzleşin ki ruhunuz arınsın."

Herkese merhaba! :)
Bayram ve sonrasında okula geliş, dersler derken okumaya fırsat bulamadığım Kor Adası kitabını bitirmiş bulunuyorum. Böyle güzel bir kitabı okumayı uzattığım için üzgün olduğumu da belirtmek isterim.

Kitabın Orijinal Adı : Lola and the Boy Next Door
Yazarı : Stephanie Perkins
Çevirmeni : Aslı Tümerkan
Yayınevi : Yabancı Yayınları
Sayfa Sayısı : 320

"Geçmişinde kalan çocuk, gelecekteki aşkı olabilir mi?"

Merhabalar ve herkese iyi bayramlar! :)

Yabancı Yayınları’nın Lola ve Komşu Çocuk kitabını çıkaracağını öğrendiğim an merak içinde beklemeye başladım. Kitap hakkında paylaşımlar gelmeye başladıkça merakım daha da artmıştı. Hele ki cildini ve ayracını görünce aşık oldum desem yalan olmaz. Sizce de çok tatlı değiller mi? Kitap çıktı, ben de hemencecik okudum ve yorumuyla karşınızdayım! :)  


Kitabın Orijinal Adı : Lighthouse Bay
Yazarı : Kimberley Freeman
Çevirmeni : Duygu Pasadan 
Yayınevi : Arkadya Yayınları
Sayfa Sayısı : 486

“Bilemeyiz, belki de karanlıklardır bizi ışığa kavuşturan ve o ışığa tutunmamızı sağlayan…”

Merhabalar! :)
Arkadya Yayınları, Kimberley Freeman’ın yeni kitabı Kor Adası’nı geçtiğimiz günlerde çıkardı. İlk kitabı Kır Çiçeği Tepesi’ne hayran kalmıştım. İkinci kitabı Deniz Feneri Koyu elimde olmasına rağmen bekletiyordum ve yeni kitabın çıkacağı haberini alınca okuma kararı aldım ve şimdi de yorumumla karşınızdayım! :)

Kitabın Orijinal Adı : Consequences
Yazarı : Aleatha Romig
Çevirmeni : Gizem Yeşildal 
Yayınevi : Arkadya Bitter
Sayfa Sayısı :  648
Seri : Tutku Oyunları #1

"Aşk, günahlarla yoğrulmuş bir oyunu bozabilir mi?

Claire Nichols, kusursuz hayatların, büyülü masalların ardında en kötü kabusların yaşanabileceğinden habersizdi. Ta ki onunla tanışana kadar; Anthony Rawlings. Zorba, acımasız, gözü kara. Fakat aynı zamanda zengin, kibar, güçlü ve nefesleri kesecek kadar yakışıklı.
Parıltılı yaşamların gürültüsünden uzak, sıradan bir barmen olan Claire, onun tatlı tuzağına düştüğünde ise artık her şey için çok geçti. Nefretin bile çekici geldiği bu dünyada, tutku ve şehvet dolu bir oyunun en önemli parçasıydı artık.
Bu oyunun sınırları yok ama kuralları var. Hayatta kalmaksa ancak kurallarla mümkün."

Herkese merhaba! Yeni bir kitap yorumuyla karşınızdayıım. :)

Arkadya Yayınları’nın yeni markası Arkadya Bitter’in ikinci kitabı olan Tutku Oyunları’nı okudum ve sıcağı sıcağına yorumlamak istedim. Ufak spoiler'lar olabilir, hazırlıklı olun (kendimi tutamıyorum üzgünüm!) Ve başlıyorum!  :)



Giriş kısmında yer alan bu uyarı notu kitap konusunda biraz endişelenmeme neden oldu açıkçası ama okudukça anladım ki bu endişem boşunaymış. Şöyle ki yazar cinselliği yüzeysel anlattığı için rahatsız edici değildi. Fiziksel ve psikolojik şiddet kısımları için aynı yorumu yapamayacağım ne yazık ki. Özellikle psikolojik şiddet çok fazlaydı ki bu durum zaman zaman kitabı okumaya ara vermeme sebep oldu.

Başlarda Claire’ı kaçırıp cinsel taciz, fiziksel ve psikolojik şiddet uygulayan Anthony’nin tam anlamıyla bir psikopat olduğunu düşündüm. Bir insan durup dururken neden böyle bir şey yapar ki diye düşünüp durdum. Flashback’ler başlayınca haliyle kafamda fikirler oluşmaya başladı ama kitabın sonuna kadar tam anlamıyla bağlantı kuramadım. Ayrıca Claire’in tepkisizliği hatta kitabın ilerleyen kısımlarında Anthony’den hoşlanmaya başlaması kitabı okuyan çoğu kişi gibi benim de aklıma Stockholm sendromunu getirdi. Bu durum kitabı farklı bir boyuta çekerek şiddeti ve tacizleri azaltınca kafamda soru işaretleri oluşmaya başladı ki kitabın yarısına henüz gelmiştim. Acaba devamında ne olacak, bu kitapta her şey çözüme ulaştı gibi devam kitaplarında ne anlatılabilir ki diye düşünmeye başlamışken olaylar öyle bir hal aldı ki macera romanı okuyor hissine kapıldım. Kafamda oluşan soru işaretleri çözüme kavuşurken insanın ailesi uğruna neler yapabileceğini gördüm/okudum. Hele ki yazar öyle bir son yazmış ki kitabın kapağını kapattığım an “helal olsun!” ve “ hemen bana ikinci kitabı verin!” demeye başladım. Umarım serinin devam kitapları için çok beklemeyiz. :)




Son olarak kitabın kapağı hakkında yorum yapmak istiyorum. Yayınevi orijinal kapak ya da görsel kullanmak yerine her seri için farklı renkte kapaklar kullanma kararı almış. Bu durumdan memnun olan da var karşı çıkan da. Ben memnun olan taraftayım, özellikle kitabın kapak rengine bayıldım.(Mor yani nasıl bayılmam, mor!! :) ) Tek şikayetim yazıların yaldızlı kabartma şeklinde yazılması. Bu yazılar ne yazık ki çok çabuk siliniyor ve güzelim kitaplar mahvoluyor. :( Yayınevi umarım bu konu da sesimi duyar  ve gerekeni yapar diyorum. :)
Neyse uzun lafın kısası diyorum ki; siz bu kitabı alın, okuyun. Okurken sizi rahatsız eden ufak tefek bölümler elbette olacaktır ama kitabın sonuna geldiğinizde her şey bir yana bırakıp devamında neler olacak diye düşünüp duracağınıza ve benim gibi devam kitapları için sabırsızlanacağınıza eminim. :)
Kitaba puanım : ❤❤❤❤❤

Merhabalar! :)
Gonca'nın Kitaplığı (http://goncaninkitapligi.blogspot.com.tr/) blogu beni mimlemiş. Blogum daha çok yeni olduğu için böyle bir etkinlik yapamamıştım.Bunun için Gonca'ya teşekkür ederim! :)




1) Bu aralar hiç durmadan dinlediğin bir şarkı var mı yani bağımlılık yapan? 

Bu aralar hiç durmadan dinlediğim şarkı yok açıkçası ama Buray'ın yeni ve ilk albümü Bir Şişe Aşk'taki şarkıları çok sık dinliyorum. 

2) En son ne zaman yaralandın veya başına kötü bir şey geldi?

Düşündüm de uzun zamandır başıma kötü bir şey gelmemiş veya yaralanmamışım. Ne güzel! :)

3) Seni en çok ne kızdırır? (Sanalda/Gerçekte)

İki yüzlülük ve karşısındaki insanı dikkate almayanlar. 

4) En son ne zaman bir şeyi izlerken veya yaşarken duygulandın ve ağladın?

Geçtiğimiz hafta Bana Adını Sor filmini izledim. Çok duygusal bir filmdi, karakterlerin yaşadıkları duygulanmama neden oldu fakat ağlamadım. Bir de okulum bu hafta açıldığı  için dün ailemden ayrıldım, herkes gibi ayrılırken duygulandım ama  ağlama dönemlerini atlattığım için ağlamadımm! :) 

5) Kendini 3 kelimeyle tanımla?

Sakin, kitapsever ve çikolata manyağı (4 kelime oldu ama idare edin :D )

6) Evde boş boş otururken ne yaparsın? 

Müzik dinlerim. Dizi ya da film izlerim. Bunların hiçbirini yapasım yoksa booktuber arkadaşların videolarını açıp izlerim. Özellikle kitap alışverişi videolarına bayılıyorum! :)

7) En sevdiğin blogger kim?

Pensieve blogunun sahibi Nihan'ı seviyorum. Tanışmıyoruz ama videolarını da takip ettiğim için tanıyormuşum gibi hissediyorum. :)

8) Hayatta en çok neyi seversin?

Tabi ki de ailemi! 

9) Diyelim ki suçsuz yere suçlanıyorsun, onlara ne dersin ?

Neyle suçlandığıma bağlı sanırım. Bazı durumlarda kendimi savunurum bazı durumlarda da hiç konuşmam bile. 


Ben kimseyi mimlemiyorum. Eğer blogunuz varsa ve bu etkinliği yapmak isterseniz ben mimlemişim gibi yapabilirsiniz ;) 

                               Sevgiyle Mor Düşler Kızı ❤

Kitabın Orijinal Adı : Burn For Me
Yazarı : Ilona Andrews
Yayınevi : Yabancı Yayınları
Sayfa Sayısı : 405

 Merhabalar! Ufak bir aradan sonra yeni yorumumla geldim. Saklı Miras Serisi’nin ilk kitabı olan Kızıl Ateş’i okudum ve sizler için yorumladım. Yoruma geçmeden önce kitabı bilmeyenler için tanıtım yazısını da ekledim.  Umarım yorumumu beğenirsiniz. :)

“Nevada Baylor dedektiflik kariyerinin en zorlu göreviyle karşı karşıyaydı; dengesiz bir şüpheliyi bulup ailesine teslim etmek. Bu görev tam bir intihar girişimiydi. Yakalaması gereken kişi en yüksek seviyede büyü gücüne sahip bir Lider’di ve önüne gelen her şeyi ve herkesi ateşe veriyordu.
Ve sonra son derece karanlık ve baştan çıkarıcı bir milyarder ve aynı derecede güçlü başka bir Lider, Connor  “Çılgın” Rogan ortaya çıkmış ve Nevada’yı kaçırmıştı. Nevada ondan kaçmakla, kendisini onun kollarına bırakmak arasında bocalıyordu. Ve daha da kötüsü, hayatta kalabilmek için Çılgın Rogan’la işbirliği yapmak zorundaydı.
Rogan da Nevada’yla aynı hedefin peşindeydi, bu nedenle ona ihtiyacı vardı. Fakat Nevada kolay lokma değildi ve Rogan hayatında ilk kez kendinden başka birisini önemsemeye başlamıştı. Ama Rogan büyü dünyasında aşkın da en az ölüm kadar tehlikeli olabildiğini çok önceden öğrenmişti.”


“1863’de, bizim dünyamıza çok benzer bir gezegende, Avrupalı bilim adamları insanların büyü yeteneklerini ortaya çıkaran bir karışım olan Osiris serumunu icat ettiler. Yetenekler çok fazlaydı ve çeşitlere ayrılıyorlardı. …”
Kitabın giriş kısmında yer alan bu açıklama oldukça ilgi çekici olmasına rağmen benim “reading slump” yani “okuyamama durumu”na adım atmış olmam sebebiyle ilk  100 sayfaya kadar kitap elimde süründü diyebilirim.  100. sayfadan itibaren olayların içine girebildim. :)
Konusundan kısaca bahsedecek olursam;  Nevada bir dedektif ve bağlı olduğu şirket tarafından, önemli hanelerden birine mensup azılı bir suçlu olan Adam’ı yakalamak için görevlendirilir. Bu görevi istememektedir ama ailesini zor durumda bırakmamak için kabul eder. Adam’ı bulmaya çalışırken adından da anlayacağınız üzere belalı bir karakter olan Çılgın Rogan ile yolları kesişir ve işbirliği yapmak zorunda kalırlar. Bu işbirliği aralarında yakınlaşmalara da sebep olur ama Nevada duygularına bir türlü karar verememektedir. Olaylar ilerledikçe basit bir yakalama işinden çok farklı bir işin içinde olduklarının farkına varırlar.  


Buradan sonraki olaylara girersem kitabı tamamen anlatma gibi bir durum içerisine gireceğim için bu kadar yeterli diye düşünüyorum. :) Kitabın genel konusu oldukça ilgi çekici olmasına rağmen ana karakterimiz Nevada’yı pek sevemedim. Bunun sebeplerinden biri de konuşmalarında argoya fazlaca yer verilmesiydi, bu durum beni oldukça rahatsız etti.  Bunlar azaltılmış olsa daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Diğer bir sorunum ise kitap Nevada’nın ağzından anlatılıyordu ama son bölümünde anlatım başka biri tarafından yapılmıştı. Birkaç kez okumama rağmen bu kişinin kim olduğunu anlayamadığım için kitabın sonunu da anlayamadım. Seri kitap olduğu için merak uyandırmak için yapılan bir şeydi sanırım. Ben özellikle Çılgın Rogan için devamını okuyacağım. :)
Eğer büyü yapabilme yeteneğine sahip olabilseydik nasıl bir dünyamız olurdu merak ediyorsanız tavsiye edebileceğim bir kitap.
Kitaba puanım ;  ❤❤❤❤ / 5



Merhaba! :)
Birkaç gün önce yorumunu yayınladığım Hançer Gölge kitabının yazarı Ezgi Bağcı ile sizler için bir röportaj gerçekleştirdik. Biz röportajı gerçekleştirirken büyük bir keyif aldık umarım sizde okurken keyif alırsınız :)

Öncelikle  bize biraz kendinden bahseder misin? Ezgi Bağcı kimdir? Günlük hayatında neler yapar?

-En zorundan mı başladık? :) 24 yaşında nefes alır gibi yazan ve deli gibi okuyan; aynı zamanda hayatını kurmaya çalışan birisiyim. Şu an bir yıl sürecek olan bir stajın başlangıcındayım. Onun dışında dizilerim ve animelerimle yuvarlanıp gidiyorum. :) Günlük hayatım bazen çok monoton, bazen de hele dostlarımlaysam oldukça maceralı oluyor. :)

Kendini “nefes alır gibi yazan” biri olarak tanımladın. Peki yazmaya nasıl başladın? Yazdıklarının kitap olabileceğini düşünmüş müydün?

-Yazmaya çok küçükken başladım aslında ama kurgularım başladığında ortaokuldaydım. Hayal gücümün içinde boğulmaktansa en azından yazayım da bir işe yarasın diye düşündüm mü bilemem ama yaklaşık 14 yaşlarındaydım. Kitap olacağını düşünmüştüm evet, hayalim hep buydu zaten. Başka bir şey olmadı. Ama bunun 24 yaşında olacağını düşünmemiştim.Belki hayatımı kurup da, emekliye ayrıldığım zamanlarda… Şimdi bakıyorum da her şeyin başlangıcı insanın kendisine inanması… İnandıkça hayaller gerçek olur.

 Bu konu da gerçekten şanslısın , tabiri caizse hayata atılmaya yeni adım atmışken hayallerini de gerçekleştirebilmişsin. :) Kurgularının başladığında herhangi bir yazar ya da eserden etkilendin mi?

-Elbette etkilendim, kim etkilenmemiştir ki? Bizim furyamız Harry Potter’dı… İlk kurgularım, ki onları kendime saklarım, üzerindeki Harry Potter etkisi oldukça fazladır. :)

İlk kurgularını kendine sakladığını söyledin. Yazdıklarını birileriyle paylaşmaya nasıl karar verdin ve bu nasıl gerçekleşti?

-Forumlarda yazmaya başladım. Hayran hikayeleri okuyordum ve ben de denemek istedim. Uzun süre Harry Potter fanfictionları yayınladım. Özgün hikayelerimi iste çok sonraları paylaştım. İnternet ortamına pek fazla güvenmiyordum.

Şimdilerde Wattpad’de yazıyorsun, bu güveni nasıl kazandın?

-Özgünleri yayınlamam Wattpad’den öncesine dayanıyor. :) Arkada özgün yazdığımı bilip de bunları yayınlamamış olmama kızan arkadaşlarımın azarları ve artık insanların gerçek beni görmesini istemem. Wattpad ise benim yayınlamaya geri dönüşüm oldu. Bir süre ara vermiştim hikayeleri yazmaya…

Peki Wattpad’i nasıl keşfettin ?

-Wattpad’i Sahra’nın yazarı, Burcu Demet sayesinde keşfettim. Bir gün kurgularımızı tartışıyoruz; hikayelerini yayınladığı platformdan bahsedince, merak edip ben de damlayayım dedim. İyi ki de damlamışım. Hayallerime ulaştırmasının yanında birçok dostluk da kazandırdı bana. :)

Bence de iyi ki damlamışsın yoksa güzel hikayelerinden mahrum kalacaktık. :) Bize birazda kitabın Hançer Gölge’den bahseder misin?

-Hançer benim için, fantastik hikayelerim arasında bir denemeydi aslında. Biraz da böyle karakterlerin nereye götüreceğini merak ederek başladım. Duygusuz bir adamın ve her şeyini kaybetmiş bir kadının buluşması… Zaten sadece ikisini yazmadım, arkadaki olaylar, çevrelerindeki insanlar, tüm duygular ve o duyguların buluşmasıyla Hançer ortaya çıktı. :)


Yorumumda da bahsetmiştim, beni şaşırtan bir kurgusu var. Tam her şey çözüldü diye düşünürken fark ettim ki olaylar yeni başlıyor ama kitap bitmiş… Hikayenin devamında nelerle karşılaşacağız?

-Devam kitap bizi Hançer’in geçmişine ve yapbozun tamamlanmasına götürüyor. Ve yan karakterlerin maceraları… Çoğu kişinin Esra ve Alvino’yu merak ettiğinin de farkındayım. Güzel aşklar bekliyor diye düşünüyorum.Yazmaktan zevk aldığım çok yer var. :)

İlk kitabı aratmayacak bir devam kitabı geliyor anlaşılan. :) Peki bu serinin son kitabı mı olacak yoksa devam etmeyi düşünüyor musun?

-Serinin son kitabı, evet. En azından şu an için ama gelecek için açık kapılar bırakacağım. Belki Melek ve Hançer için değil ama başka karakterler için… :)

Tekrar Hançer Gölge’ye dönecek olursak, kitap olmasına nasıl karar verdin? Bu süreçte neler yaşadın? Biraz bahsedebilir misin?

-Kitap bittiğinde bir şeyler yapmak istedim. Ondan sonra zaten kitap olması için Postiga’yla anlaşmamız ve kitabın çıkış süreci 2 ay kadar kısa ama azıcık sancılı geçti benim açımdan. Bir yandan okulumu bitirmek için uğraştığım sınavlarım bir yandan kitabı düzenleme, kapak seçme… Gerçekten azıcık delirdiğimde, dostlarımı delirtme noktasına geldiğimde oldu… :) Ama her şeye değdi.Zaten hepsi tatlı zorluklar, heyecanlardı.

Hançer serisi dışında Wattpad’de birçok hikayen bulunmakta. Bunlardan mutlaka kitap olarak basılmalı diye düşündüğün bir hikayen var mı?

-Böyle sorulmaz ama pat diye. :) Mutlaka basılmalı diye düşündüğüm yok ama umduğum var. Ama insan çocuklarını nasıl ayırır? Yine de bir sıra verirsem, Hançer’den sonra Bahar’ı isteyebilirdim. :)

İlk sorumda kendinden bahsederken deli gibi kitap okuduğunu söylemiştin. Ne tarz kitaplar okuyorsun?

-Her tarz okuyorum.Ayrım yapmam, ha zevk alıp almamak ayrı ama kitabın ayrımı olduğuna inanmam. Kitaplığımda klasiklerden felsefeye, fantastikten historicallara kadar hepsi vardır. Bir kitabı küçümsemek dünyayı küçümsemektir bana göre…

Enler anketime geçmeden önce son sorum; kitap alırken nelere dikkat edersin? Kriterlerin var mıdır?

-Genelde arka kapak yazısına dikkat ederim. Ve içinden bir sayfa açıp beni çekip çekmediğine… Onun dışında takip ettiğim yazarlar var elbette, onların kitaplarını kaçırmamaya uğraşırım. Arada da internet sitelerinden takip eder son çıkan kitapları listelerim. Ve listem sonsuzluğa doğru sıralanır. :)

Hangimizin sıralanmıyor ki dediğinizi duyar gibiyim? :) 


ENLER
En sevdiğin kitap?
-Tek bir tane mi? Ama haksızlık bu… Jane Austen – Emma
En sevdiğin yazar?
-Tolkien
En sevdiğin film?
-Tüm fantastikler desem olmuyor değil mi? :) Yüzüklerin Efendisi Serisi
En sevdiğin şarkı – şarkıcı?
-Şarkı / Arnavut Kaldırımı
-Şarkıcı / Leman Sam
En sevdiğin yemek?
-Karnıyarık
En sevdiğin renk?
-Mavi
En sevdiğin hayvan?
-At, tam bir deliyim bu konuda. :)



Benim sorularım bu kadar, zaman ayırıp sorularımı yanıtladığın için çok teşekkür ederim. Gerçekten çok keyifli bir röportaj oldu. :) Senin eklemek istediğin bir şey var mı?


-Ben de teşekkür ederim, çok eğlendim. Ne ekleyeyim ki, her şey çok güzeldi. Okuyan herkese mutluluklar dilerim, umarım onlar da bizim kadar keyif almışlardır. :)

Merhaba! :)

Önceki yorumumda belirttiğim gibi daha önce okuduğum kitapları yorumlamaya devam ediyorum. Sıradaki kitabım, Ezgi Bağcı (Alisa Samira)’nın Postiga Yayınları’ndan çıkan kitabı Hançer Gölge


Ölümdü…
Bir gölge misali onu takip eden, aldığı her nefese soğukluğuyla ciğerlerini dolduran ölüm.’Maskesiz,’ diye düşündü. Hançer maskesiz yaşayan bir ölümdü.
Ve kadın…
Ona doğru çekildiğini hissetti. Ufkun aslında bir uçurum olduğunu bilen minik bir serçeydi. Sonunun geldiğini hissetse de engel olamıyordu uçuşuna. İki sarmaşıktı ruhları, sarp kayalıklara tırmanmış, birbirine tutunan ve sonsuzluğa uzanırcasına sarılan…
Dolandılar, birbirlerineydi bu aidiyet. Toprak yeşilde yalnızlığından kaçak, yeşil toprakta susuzluğuna damla. Ama kader ki, sarmaşıklara bir ruhu paylaşmak yazılmışsa, dolanmışlarken delicesine, kuruturlardı birbirlerini… Aşk, bir yanda bembeyaz bir Melek, bir yanda kalbe saplanmaya hazır bir Hançer’di.



Tanıtım yazısını okuduğumda klasik aşk hikayesi olduğunu düşünerek başladım ama kitabın ilk bölümünü okuduğumda bu düşüncemin yanlış olduğunu anladım. Konusundan kısaca bahsedecek olursam; Melek hafızasını kaybetmiş ve geçmişine dair hiçbir şey hatırlamamaktadır. Buna rağmen tanıştığı yeni insanlarla mutlu bir hayat sürmeye devam etmektedir ta ki esrarengiz bir adamla karşılaşana kadar. Bu adam tüm hayatını değiştirecek olan Hançer’dir. Bu karşılaşmadan sonra Melek’in hayatı değişir. Ailesini ve geçmişini öğrenmeye başlar ama bunları öğrenmesi çok karmaşık şekilde gerçekleşir. O kadar heyecan verici ve merak uyandırıcı olaylar gerçekleşti ki acaba şimdi neler olacak diye kitabı elimden bırakamadım. Tam her şey çözüldü rahat bir nefes alabilirim artık diye düşünürken fark ettim ki kitap bitmesine rağmen olaylar yeni başlıyor. Umarım seri kitaptır bu kitap böyle bitemez diye düşünürken öğrendim ki seriymiş ve yazarımız devamını “Hançer Akis” olarak Wattpad’de yazıyormuş. Tabi ki bu duruma çok sevindim ve hemen okuma listeme ekledim. :)
Genel olarak çok sevdiğim bir kitaptı. Tek rahatsız olduğum şey, kitabın bölümleri belirtilmemişti. Bu da okurken kafamın biraz karışmasına neden oldu. Umarım devam kitaplarında bu duruma dikkat ederler. Okumanızı kesinlikle tavsiye ederim. :)
Olumlu-olumsuz yorum ve tavsiyelerinizi bekliyorum. Yeni yorumlarda görüşmek dileğiyle… :)

                                  Mor Düşler Kızı ❤




Merhaba! Öncelikle ilk yazım için sizlerden öyle güzel yorumlar aldım ki, bu konudaki bütün şüphelerim uçtu gitti diyebilirim. Hepinize teşekkür ederim ❤  :)
Ve şimdi sırada ilk kitap yorumum var.
Yaklaşık 3 hafta önce memleketimize gittik. Giderken yanımda götürdüğüm ve okuduğum kitapları unutmadan yorumlarını girmek istiyorum. [Bu yüzden sizi yorum bombardımanına tutabilirim, buna hazırlıklı olun.:) ]  Bunlardan ilki Vefa Enver’in 2012 yılında Nemesis Kitap tarafından basılan Aşka Dönüş  kitabı. Kitabın baskısı yok ama şanslıyım ki bir sahafta denk gelip hemen aldım. :)



"Ve sonsuza dek mutlu yaşadılar..."
Bildiğimiz tüm masallar bu cümleyle biter. Peki sonra neler olur hiç merak ettiniz mi? Evlendiklerinde, sonsuza dek sürecek bir aşk masalının kahramanlarıydı onlar. Perim ve Hakan...
Perim genç, güzel ve başarılı bir avukat, Hakan ise onun hep beklediği beyaz atlı prens... 
Tartışmalar, kırgınlıklar, aileler ve eski sevgililer, onları o çok uzun süreceğine inanılan rüyadan uyandırmak için sırada bekliyorlardı.
Tüm yaşananlara rağmen aşk hala affeden ve en kötü zamanlarda kendini hatırlatan bir his olmayı sürdürebilecek miydi?

Kadın hep kadın.

Erkek hep erkek.
Peki ya aşk?

Aşk, her koşulda hep aşk mıdır? 





Arka kapak yazısını okuduğum an  büyük bir merakla okumaya başladım. Çiftimiz kitabın daha başında evlendiği için okurken tuhaf hissettim açıkçası ama iyi anlamda. Alıştığımız tarzdaki aşk hikayeleri gibi olmaması okuma isteğimi daha da arttırdı. Ama ne yazık ki bu mutluluk kısa sürdü ve çiftimizin arası bozuldu ve tartışmalar başladı.Bu tartışmaların birinde Hakan'ın boşanma fikrini ortaya atmasıyla olay daha da ciddi bir boyuta taşınır ve sürtüşmeler başlar. Örneğin sırf Perim psikoloğa gidiyor diye Hakan'ın da psikoloğa gitmeye başlaması ve bu bölümlerde yaşanan diyaloglar oldukça eğlenceliydi. Bazı tesadüfler sonucu yaşadıkları olaylarda birbirlerini kıskanmaları ise mutlu edici gelişmelerdendi.
Kitabın sonunda ne gibi olaylar olduğuna girmeyeceğim çünkü kendimi tutamayıp her şeyi anlatabilirim. :)

Genel olarak yazımını ve konusu sevdiğim bir kitaptı. Okurken beni rahatsız edecek hiçbir şeye rastlamadım (sinir bozucu olayları saymazsak, onlar her aşk masalının olmazlarıdır çünkü :) ). Okurken eğlenceli vakit geçirebileceğiniz kitaplar arıyorsanız bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.Yazımın başında da belirttiğim gibi baskısı yok ama benim gibi sahafta denk gelirseniz alabilirsiniz. :)


İlk yorumum olduğu için biraz acemice olabilir ama umarım beğenmişsinizdir. Olumlu-olumsuz yorum ve tavsiyelerinizi bekliyorum.Yeni yorumlarda  görüşmek dileğiyle...


                                                  Sevgiyle Mor Düşler Kızı ❤

Merhaba, Mor Düşler Kitaplığı'na hoş geldiniz! :)


Bu blogumun ilk yazısı olduğundan dolayı çok heyecanlıyım ama lafı da çok uzatmak istemiyorum bu yüzden blog açma nedenimden bahsetmek istiyorum.

Kendimi bildim bileli kitap okumayı çok sevmişimdir.Önceleri kendi kitaplığım olmadığı için arkadaşlarımdan ödünç alarak ya da kütüphanelerden yararlanarak okumaya çalışırdım. Bu biraz zor olsa da bu sevdamdan vazgeçmedim tabi ki :) Zaman geçtikçe yavaş yavaş kendi kitaplığımı oluşturmaya başladım ve okumak daha zevkli bir hal aldı. Okurken tabiri caizse dünyayı unutup kendimi okuduğum o sayfalardaki dünyada buluyordum(ki bu durum artarak devam etmekte). Kendimi kitaplardaki karakterlerin yerine koyup onlarla üzülüp onlarla seviniyorum.Başlarına gelen olayları nasıl anlayamadıklarına, nasıl bu kadar saf olduklarına sinirleniyorum.(Hatta bazen o kadar sinirleniyorum ki kitabı okumayı bırakıp karaktere saydırıyorum :D ) Zamanla bu hayali arkadaşlarımın yaşadıklarını birileriyle paylaşma isteğim oluştu ve arkadaşlarıma anlatmaya başladım. Bütün kitabı anlatmaya başladığımı fark edince ise kendi kendime dedim ki ; "Bunları anlatmak senin hoşuna gidiyor olabilir ama karşındaki insanı bu kadar bunaltmaya hakkın yok ki senin! " Bunun yanında yine de içimdekileri paylaşma isteğini durduramıyordum. Derken aklıma blog açma fikri geldi.Böylece düşüncelerimi rahatça paylaşabilecektim ve bunları sadece isteyenler okuyacağı için kimseyi bunaltmamış olacaktım. Uzun bir süre blogum için isim düşündüm. Bu konuda çok zorlanmış olsam da uzun düşünme sürenin sonucunda "Mor Düşler Kitaplığı"nda karar kıldım ve karşınızdayım! :) Umarım yazılarımı ve blogumu seversiniz.Desteklerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. Şimdilik hoşça kalın! :)


Sevgiyle Mor Düşler Kızı ❤